Zihnimiz bir marangoz atölyesine benzer. Akıl, atölyede bulunan makinelerdir. Akletme ise, bu makinelerin çalışmasıdır. Akıl duragandır ve bir köşede sessizce duran hızar makinesi gibidir. Akletme ise, makinenin fişe takılıp çalıştırılmasıdır.
Atölyenin işlevsel olabilmesi için, yani makinelerin çalışıp bir şeyler üretebilmesi için, işlenmemiş maddelere ihtiyaç duyulur. Marangoz atölyesi için ham kütükler, zihin için ise "ham bilgi" bu ihtiyaca cevap verir.
Atölyedeki makineler ham kütükleri işleyerek ürüne dönüştürür. Masa, sandalye, kütüphane gibi günlük yaşantımızı kolaylaştıracak, yaşamımıza anlam katacak mamüller ortaya çıkarır. Aynı bunun gibi, zihnimizdeki akletme işlemi de, ham bilgileri işleyerek ürün haline getirir. Ortaya çıkan bu ürünün adı, "bilgeliktir".
Bilgi hammaddedir, bilgelik ise tıpkı masa, sandalye gibi işlenmiş üründür. Yaşantımızda bize asıl yarayacak olan ise ham bilgi değil, onun işlenmiş hali olan bilgeliktir.
Bilgelik, Konfiçyüs'un elleri birbirine birleştirilmiş uhrevi görüntüsü ile izah edilecek bir şey değildir. Çok romantik olan bu görüntü yerine, yaşama anlam katan ve hakikate yaklaştıran işlevsel sonuçlar olarak algılanmalıdır.
Bilgeliğe evrilmemiş bilgiler, zihnimiz için depo maliyeti çok yüksek ham tomruklar gibidir. Marangoz atölyemize kamyon kamyon ham kütük yığar, makinelerimizi hiç çalıştırmaz ve ortaya işe yarayacak ürünler koymazsak, bir süre sonra atölyemizde adım atacak yer kalmaz. Zihin de böyledir. İzlediğimiz onlarca filmden, okuduğumuz yüzlerce kitaptan aldığımız ham bilgilerden dolayı, bir süre sonra zihnimiz karmakarışık bir hale gelir. "Kitap taşıyan eşek" metaforu, bir gölge gibi peşimize takılır.
Sonra psikoloğa gideriz. Çünkü zihnimiz ham kütükle doldurulmuş bir atölye gibi enlemesine genişlemiş, obez olmuştur. Akrabalarımız ve arkadaşlarımız ise arkamızdan şöyle konuşur: "Ne kadar da bilgili biridir aslında... Her hafta iki üç kitap devirir, elinden gazete düşmez, izlemediği ödüllü film yoktur, bilgilenmek için sık sık seyahat eder."
Unutmamak gerekir ki, atölye ve makineler herkeste doğuştan vardır. Yani zihin ve akıl herkeste bulunur. Bilgisayar dili ile konuşursak, "default olarak" gelir. Ama akletme herkeste yoktur. Eskilerin "tefekkür" dediği bu aktivite, ancak fişini takıp düğmesini çevirirsek harekete geçer. Yani bizim bunu talep etmemiz ve çaba göstermemiz gerekir.
İtiraf etmek gerekir ki, akletme aktivitesi öyle kolay bir iş de değildir. Bilgiyi alacaksınız, ilgili klasöre tasnif edeceksiniz, önceki bilgilerinizle irtibatını kurup kodifiye edeceksiniz, önüne arkasına sağına soluna bakacaksınız, doğru anlamlar yükleyip bilgeliğe evireceksiniz. Bu, oldukça zor ve kafa konforunu yerle bir edecek çabalar bütünüdür. Bazen bir haftada kitabı bitirip, üzerinde dört ay düşünmemiz gerekebilir. Geceleri uykularımız kaçabilir. Çevremizle irtibatımız istenmeyen düzeylere gelip, en yakınlarımız tarafından "deli" muamelesine muhatap olabiliriz.
Zaten çoğumuz bu yolu tercih etmeyiz. Fani dünyanın bu kadar meşakkate değmeyeceğini düşünürüz. Atalarımızdan hazır bulduğumuz ne varsa onlarla yetinmeyi, bir çelişki gördüğümüzde de faturayı atalarımıza kesmeyi tercih ederiz. Ya en baştan okumayan, dinlemeyen, gezmeyen, izlemeyen, düşünmeyen bir insan modeli olmayı tercih ederiz, ya da bilgeliğe çevrilemeyen bilgi yığılmasından rahatsız olup, yeni bilgi edinmekten vazgeçeriz.
Zihnimizi boş bırakmaya karar vermek veya yeni bilgi almaktan vazgeçmek, ilk zamanlarda ciddi bir rahatlama sağlar. Ancak zihnimiz asla boşluk kaldırmaz ve bir süre sonra atölyenin içini toz, toprak ve çöp ile doldurmaya başlar. Zihnin bu özelliği de "default olarak" gelir ve akletmeyen akıllardan intikam almayı hedefler.
Toz, toprak ve çöp dediğimiz şeyler nelerdir, şimdi onları sıralayalım.
- Hurafe
- Efsane
- Mucize
- Halüsinasyon
Bu dört şey, bilgisiz bırakılan zihnin atölyeye doldurduğu toz, toprak ve çöplerdir. Bilgiyi bilgeliğe çevirme zahmetinden kurtulmak için boş bırakılan zihin, adeta bir mezbereliğe döner. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak, tam da budur.
Konuşmalarında sürekli hurafe, efsane ve mucize ağırlıklı cümleler kuran birine rastlarsanız, bilin ki boş bırakılmış bilgisiz zihni onu esir almıştır. Toz, toprak ve çöp, atölyeye doldurulmuştur. Çünkü, önceki paragraflarda belirttiğim gibi biz boş bırakmak istesek de, zihin asla boşluk kaldırmaz.
Zihnine bilgi alıp, akletme yolu ile bunları bilgeliğe dönüştüren kişiler, asla hakkında bilgi sahibi olmadıkları şeylerin peşine düşmezler. Aksi yolu tercih edenler ise, hiç Nutuk okumadan Atatürkçü, hiç DasKapital okumadan sosyalist, hiç kutsal kitabına bakmadan dindar, hiç Spinoza ile ilgilenmeden ruh ve enerji uzmanı oluverirler. Zihin onlara sahte "uzmanlık diplomaları" düzenler.
Onlar aptal değillerdir. Akılsız ve cahil de değillerdir. Pekala bir işletme sahibi, üniversitede bir öğretim üyesi, emrinde onlarca kişi çalışan bir müdür de zihni tarafından esir alınabilir. Aklederek sahip olduğu bilgiyi bilgeliğe evirmeyen, yahut bilgi edinmeyip atölyeyi boş bırakan herkes, maalesef bu sondan kaçamaz. Bu, psikolojik bir yasadır.
Halüsinasyon ise bu zihin oyunlarının en sıkıntılı olanıdır. Çok çeşitli travmatik dönemlerden sonra ortaya çıkabilen halüsünasyon, boş bırakıldığında zihin tarafından da bize dayatılabilir. "Çok yorgun görünüyorsun" dediğimizde, "az önce astral seyahatten geldim" cevabını alabileceğimiz zihin mağdurlarının sayısı hiç de az değildir.
İşin ilginç yanı; cinci, ruhçu, büyücü, muskacı, enerjici, falcı diye dalga geçilen veya ayıplanan bu kişiler, asla yalan söylemek veya insanları kandırmak için böyle davranmazlar. Bilimsel görünümlü öyle nazari bilgilere sahiptirler ve bacak bacak üstüne atıp öyle inandırıcı konuşurlar ki, uzun süre dinlediğinizde sizde hayranlık bile uyandırabilirler. Akletmeyen akılları veya üzerinde çalışılmamış bilgi stokları, onları böyle bir tiyatroya sürükler. Halüsinasyonun özelliği gereği, bu yaşadıklarına samimi olarak inanırlar ve bu samimiyeti gören çevreleri de onlara inanır. Çevrelerinden inanmayan olursa, onlara da ciddi şekilde gücenirler.
"Görüntülü whatsapp görüşmesinde, gönderdiğim enerji ile annemin ağrıyan dişini çektim" diyen birisi, inanın sizi kandırmak amacı gütmüyordur. Tıbbın izah ettiği halüsünasyon rahatsızlığı, tam da budur. Elbette yalan söyleyen dolandırıcılar vardır, ama istisnalar kaideyi bozmaz.
Zihnimize bilgi almaktan, aldığımız bu bilgileri akletme yolu ile bilgeliğe çevirmekten vazgeçmememiz gerekir. Zihin, akıl, akletme, bilgi, bilgelik zincirini takip etmediğimizde, ağaçları kesilmiş dağın heyelanı gibi, zihin de bizden doğal intikamını mutlaka alır.
Mustafa Orhan METİN - 2017