Evrenin kıçı

Alman Hans, galaksinin en dış noktasından uzay aracına bindi ve anahtarı çevirip marşa bastı. Motorun ısınmasını beklerken, cep telefonunu çıkarıp navigasyonu kurdu. Dünyanın da içinde bulunduğu güneş sistemini tanımladı. "Başlat" butonuna tıklayıp, aracını otomatik pilota aldı. Uzay aracı yavaş yavaş hareketlendi ve kısa zamanda yüksek bir hıza ulaştı.

Kupasına kahve koyup camın kenarına ilişti. Uzay boşluğunu, gezegenleri, yıldızları, hızla kayan göktaşlarını izlemeye koyuldu. Yapay zeka içeren bir bilgisayar ekranında, geçtiği yerlerin isimlerini ve kısaca özelliklerini anlatan sayfalar listeleniyordu. Yanından geçtiği ve ilgisini çeken gezegenlerin üzerine tıklayıp, gezegenin yapısı, üzerinde meydana gelen aktiviteler, yaşam varsa bu yaşamın özellikleri hakkında hem yazılanları okudu, hem de eğer video görüntüleri varsa onları hayranlıkla izledi.

Yolculuğu binlerce, hatta belki de milyonlarca yıl sürdü. Pencereden gördükleri, ekrandan okudukları ve videolarda izledikleri, hayretini ve hayranlığını giderek artırdı. Her şey kendi varoluş yasasının gereğini yapıyor, hiç bir şey karmaşaya veya düzensizliğe yol açmıyordu. Kaos gibi gözüken şeyler de günün sonunda bir düzene bağlanıyordu. Hiç bir şey yok olmuyor, sadece belli bir düzen içerisinde dönüşüyordu.

O kadar parlak yıldızlar, o kadar büyük gezegenler ve o kadar muhteşem düzenekler gördü ki, bunların koca bir boşlukta, başlangıcı belli olmayan bir zamandan beri yaşama devam ediyor oluşları, adeta beynini yaktı. Çok fazla derin düşünmemeye karar vererek kupasına bir kahve daha doldurdu.

Fazla uzatmayayım... Günler günleri, yıllar yılları kovaladı ve cep telefonundaki kadın sesi nihayet "hedefiniz sağdadır" dedi. Araç yavaşladı ve uzay boşluğunda durdu. Aracın sağındaki pencereye koştu ve gördüğü güzellik karşısında adeta büyülendi. Gerçekten de okul kitaplarında şemalarını gördüğü güneş sistemi, bütün ihtişamıyla orada duruyordu işte... Yine herşey bir intizam içerisinde, gözünün önünde deviniyordu.

Cep telefonundaki navigasyon uygulamasına bu kez "Dünya / Almanya" yazdı. Uzay aracı tekrar hareketlendi ve kısa zamanda yine yüksek bir hıza ulaştı.

Satürnü tanıdı mesela... Şemalardan biliyor olmasına rağmen Jüpiterin büyüklüğüne inanamadı. Venüsü de tanıdı. Çünkü hepsinin aksine venüs kendi ekseni etrafında ters istikamete dönüyordu. "Kesin bunun da sistemin işleyişinde bir anlamı vardır" diye düşündü. Güneşe hiç bakamıyordu bile. Başlangıcı belli olmayan bir zamandan beri, bir saniye bile hiç ara vermeden bu yaşamların ve düzeneklerin saat gibi tıkır tıkır işlemesine bir kez daha hayret edip, yine fazla düşünmemeye karar vererek camdan dışarıyı izlemeye koyuldu.

Bilemiyoruz ki yolculuğun bu etabı kaç yıl sürdü. Zaten önemi de yok. Hans'ın şahit olduğu olağanüstü büyüklük, ihtişam, düzen, intizam ve mükemmellik, zamanı kendiliğinden çoktan değersiz kılmıştı bile...

Yine uzatmadan, telefondaki kadının sesini size duyurayım: "Hedefiniz sağdadır." Camdan uzun süredir izlediği ve gittikçe büyüyerek yaklaşan mavi gezegene ve o gezegenin içindeki Almanya'ya ulaşmıştı Hans...

Araçtan inip toprağa basınca, birden Alman olduğunu ve Alman ırkının yüceliğini hatırladı. Anasından atasından böyle öğrenmişti. Kendisine yaklaşmakta olan kalabalığa karşı şöyle bir dikeldi, göğsünü öne doğru çıkardı, göbeğini içeri çekti ve ellerini beline koyarak gururla şu cümleyi sarfetti: "Ben Almanım."

Hans'ın duruşuna ve sarfettiği cümleye bakar mısınız? "Ben Almanım."

Ses yankılandı, yankılandıkça hızlandı, hızlandıkça yayıldı ve kısa zamanda tüm evreni kapladı. Ardından enteresan bir gülme sesi yükseldi. Bu sesi sadece "düşünebilen insanlar" duydu.

Evren ağzını bırakmış, kıçı ile gülüyordu Hans'ın cümlesine...

Elbette ki Alman olmak ayıp bir şey değildi ve zaten evren de buna gülmemişti. Ama yolculuk boyunca şahit olduklarından sonra, ancak ahmak birisi Hans'ın bu tavrını sergileyebilirdi. Evren de bu aymazlık karşısında kendini tutamayıp basmıştı kahkahayı.

..........

Şimdi sizden bir ricam var. Eğer bu ekoloji içinde "erdemli, adaletli, merhametli ve paylaşımcı insan" olmanın gereklerini yerine getirmiyor, kuru kuruya ait olduğunuz ırk ile övünmeyi maharet sayıyorsanız, "Hans ve Alman" kelimelerinin yerine kendi adınızı ve övündüğünüz ırkın ismini koyarak bu yazımı bir kez daha okuyun. Elinizi belinize koymayı ve göğsünüzü ileriye çıkarmayı unutmayın ki, şu neşeli evreni bir kez daha güldürelim.

Mustafa Orhan METİN - 2025

Bu deneme yazısını paylaşabilirsiniz.

Diğer deneme yazıları