Hangi hiyerarşi?

Toplum yaşantısında binlerce yapılması gereken iş vardır. Toplumun üyeleri, eğitimlerine, bilgi seviyelerine ve ilgi alanlarına göre bir iş üstlenirler ve bunu icra ederler. Sadece geçim sağlamak için yapılan işlerden bahsetmiyorum. Kültürel veya sportif aktiviteler gösterirken de her birimizin grup içinde üstlendiği görevler farklı farklı olur.

Bireysel değil de takım olarak yapılacak her işte, takımda bulunan kişiler arasında mutlaka bir hiyerarşi olur, hatta belki de olmak zorundadır.

Buradaki önemli soru, hiyerarşinin mahiyetinin nasıl olması gerektiğidir. Baskıya, ayrımcılığa, üstünlük ve alçaklığa dayalı bir hiyerarşi mi, yoksa görev bölümü anafikrine dayalı bir astlık üstlük ilişkisi mi?

Aydınlanma öncesi hiyerarşinin genel mahiyeti, baskıcı, üstünlük alçaklık seviyeleri yaratan ve temel haklar konusunda üsttekilere ayrıcalık tanıyan bir nitelikteydi. Aydınlanma sonrası modern dönemde ise, işlerin daha iyi yürütülmesi esasına dayalı, temel haklar bakımından üst ast ayrımcılığı yapmayan, "görev bölümü" mantığını önceleyen bir sisteme dönüştürüldü.

Daha berrak bir anlatımla bu dönüşümün, üstünlük alçaklık, soyluluk soysuzluk, varsıllık yoksulluk, güçlülük zayıflık vb ayırımlara dayanan bir hiyerarşi düşüncesinden, "eşitlik" talebinin ön plana çıktığı "görev bölümü" anlayışına geçiş olduğunu söyleyebiliriz.

Modern düşünceli insanlar mıyız, yoksa hâlâ ilkel seviyede miyiz, toplum olarak aydınlandık mı, yoksa hâlâ karanlıklarda mı debeleniyoruz sorularına cevap ararken, kullanacağımız bir kaç şablondan biridir "hangi hiyerarşi" sorusu...

Çalıştığımız işyerinde müdür, şef, ustabaşı, işçi, temizlik görevlisi, çaycı vb görevlerin her birini, içimizden birileri yerine getirir. Veya arkadaş grubumuz ile her hafta yaptığımız halı saha maçlarında, kimimiz kaleci olurken, kimimiz farklı bir görevi üstleniriz. Şarkı türkü söylemek için dostlarımız ile kurduğumuz semt korolarında kimimiz şef, kimimiz sazende, kimimiz de korist olarak görev yaparız. Kimimiz tarlaya buğday eken bir köylü iken, kimimiz köyün bağlı bulunduğu ilçeye kaymakam oluruz.

"Bu görevler yerine getirilirken herkes birbirine saygılı olmalıdır" konusunu bir kenara koyuyorum. Bunda hiç kimsenin şüphesi ve çekincesi zaten yoktur.

İşyerinde müdürlük yapan birisi, emrindeki temizlik görevlisini hangi mantığa göre yönetir? Onun amiridir; kabul. Görev tanımını o yapar; kabul. İşlerini doğru yapıp yapmadığını denetler; bu da kabul. Çünkü bunların hepsi, zaten müdürün görev tanımında vardır. Ancak bütün bunları, "aralarında bir görev bölümü" olduğunun bilinci ile mi yapar, yoksa "her türlü ayrımcılığa açık, hiyerarşik üstünlük" kabadayılığı ile mi yapar? Müdür mü daha "önemli" birisidir, yoksa temizlik görevlisi mi? Yoksa aralarındaki fark, "önem veya önemsizlik" ile alakalı bir şey değil midir?

Bir köylü, köyünü ziyarete gelen kaymakama hangi gözlükle bakar? Kendisinin buğday yetiştirmekle görevli olduğunun ve kaymakamın da mülki idare sorumlusu olduğunun bilincinde midir? Yoksa onu, önünde ceket iliklenip iki büklüm durulması gereken "üstün ve temel haklar konusunda ayrıcalıklı birisi" olarak mı görür? Aralarında bir üstünlük alçaklık hiyerarşisi mi, yoksa sadece "görev bölümünden" kaynaklanan bir fark mı sözkonusudur? Kaymakam "çok önemli" birisidir de, köylü "olsa da olur, olmasa da olur" cinsinden basit bir birey midir?

Şarkı türkü korosunun şefi, üstün ve ayrıcalıklı biri midir? Mesela şef, bütün koristlerden daha güzel bir sese sahip olduğu için mi o mevkidedir? Yoksa işin nazariyatına hakim olduğu için mi oradadır? Eğer profesyonel bir şef ise maaşını alır, bu ayrı bir konudur; ama temel haklar konusunda ayrıcalığı ve üstünlüğü olmalı mıdır? Yoksa koristler ile aralarında sadece bir "görev bölümü" mü vardır? Kendilerine ayrıcalık tanınmasının peşinde koşan udi, piyanist, bağlamacı veya ritm aleti icra eden müzisyenler, hiç enstrüman icra edemeyen, ancak sıfır hata ile gazel okuyabilen bir koristten daha mı önemli, üstün ve ayrıcalıklıdır?

Maçı kazanmak için gol atmak gerekir; doğru. Öyleyse bir futbol takımındaki santrafor, kaleciden hiyerarşik olarak üstün ve ayrıcalıklı mıdır? Yoksa aralarındaki fark, sadece "bir görev bölümü" olarak mı algılanmalıdır?

Bu örnekleri ve soruları sonsuz sayıda çoğaltabiliriz. Görüldüğü gibi, konunun "kul olmak" ve "birey olmak" ayırımı ile de dolaylı bir bağlantısı vardır.

Filan ülkenin başbakanının işine bisiklet ile gittiğini duyduğumuzda, bunu nasıl birbirimize hayretle ve hayranlıkla anlatıyoruz değil mi? O başbakanın ne kadar iyi bir insan olduğunu düşünüyoruz. Oysa bunun iyi insan olma, kötü insan olma ile hiç bir ilgisi yoktur. O toplumda üstünlük alçaklık ve ayrımcılık karanlığının yerine, "görev bölümü" aydınlanması yaşanmıştır, hepsi bu...

Mustafa Orhan METİN - 2017

Bu deneme yazısını paylaşabilirsiniz.

Diğer deneme yazıları