Yıllar önce bir kovboy filmi izlemiştim. Doğrusunu isterseniz ne filmin ana konusunu hatırlıyorum, ne de adını... Ama etkileyici bir sahnesi vardı ki, bunca zaman geçmiş olmasına rağmen hafızamdan hiç silinmedi.
İki arkadaş atlarına binmişler bir yere gidiyorlar veya dolaşmaya çıkmışlar; net hatırlamıyorum ama bir önemi de yok. Yanyana usul usul gidiyorlar işte... Arkadaşlardan biri başroldeki kovboy, diğeri ise bir kızılderili.
Kovboy bir soru sordu: "Siz kızılderililer neden beyazları sevmiyorsunuz, hatta nefret ediyorsunuz?" Nal tıkırtıları ve kuş cıvıltıları arasında kızılderili epeyce sessiz kaldı, düşündü. Sonra cevap verdi: "Tek bir nedeni yok." Kaşları çatıldı ve tek tek sıralamaya başladı.
"Uçsuz bucaksız çayırların bazı bölümlerini çit ile çeviriyorsunuz ve burası bana ait diyorsunuz. Üstelik birbirinizi de buna inandırıyorsunuz. Ailenizden ve kendi hayvanlarınızdan başkasının oraya girmesine izin vermiyorsunuz. Oysa çayırların mülkiyeti Manitu'ya aittir. Yani halka, yani sana, bana, bizonlara, şu bindiğimiz atlara, herkese ve herşeye aittir."
Kovboy, "hmm çok ilginçmiş" der gibi kafasını sağa sola yukarı aşağı gezdirdi. Bu düşüncenin doğruluğu ve yanlışlığı arasında gitti geldi. Kızılderili az daha düşündükten sonra nedenleri sıralamaya devam etti.
"Beyazlar kendi rahatları için bindikleri atlara deriden yapılmış, ağır ve rahatsız edici semer vuruyorlar. Onu yanlardan ve arkadan atın bedenine sıkıca bağlıyorlar. Sonra üzerine oturup saatlerce oraya buraya gidip geliyorlar. Bu süre içinde atın nasıl bir sıkıntı çektiğini farketmiyorlar bile..."
Kovboy gülümsedi. "Yok artık..! At için üzüldüğünü ve bundan dolayı beyazları sevmediğini söyleme" dedi. Kızılderi sert bir bakış attıktan sonra, "senin sırtına da böyle bir şey vursalar ve üzerine oturup koştursalar, inan senin için de çok üzülürdüm ve karşı çıkardım" mealinde bir cevap verdi. Kızılderili bunları söylerken, kamera her ikisinin de oturdukları konuma hafifçe yaklaştı ve görüntüyü büyüttü. Kovboy kallavi ve süslü bir eyerin üzerinde, kızılderili ise ipsiz bağsız bir kilimin üzerinde oturuyordu.
"Daha kötüsü var" dedi kızılderili. "Atın ağzına bir demir koyuyorsunuz. Evet; attan hepimiz fayda görüyoruz, ama siz bu demiri onun ağzına sokarak onu köleleştiriyorsunuz. Aslına bakarsan, beyazlardan nefret etmemiz için sadece bu neden bile yeterlidir. Bu konuda konuşmaya devam etmeyeceğim" diye de ekledi.
Kovboy şaşırmış vaziyette, "ben de topraklarınızın bir kısmına yerleşmek istediğimiz için kızıyorsunuz sanıyordum. Bu söylediklerinin hiçbiri aklıma gelmemişti" dedi. Kızılderili, "Sizin yerleşmenize değil, işgallerinize karşıyız. Manitu'nun mülkü herkese ve herşeye yeter. Ateşli silahlarınıza rağmen, biz sizden daha savaşçı ve güçlüyüz. Ama bizi size karşı güçsüz kılan, insanlara ve hayvanlara karşı sergilediğiniz sınır tanımaz iki yüzlülüğünüz ve ahlaksızlığınız..." diye cevap verdi.
Bu konuşmalar yapılırken, kamera bu sefer atların baş taraflarını büyüterek gösterdi. Kovboyun atının ağzında gem vardı ve hayvan başını sürekli sağa sola kanırtıyor, çenesi yerinde duramıyordu. Ağzından çıkan köpükleri hatırlamak dahi istemiyorum. Kızılderilinin atı ise yularsızdı. Elinin biriyle tüfeğini tutarken, diğeri ile hafifçe atının yelesine tutunmuştu. Atın ağzıdan köpük filan da çıkmıyordu.
Bu gezinti sahnesi biterken kızılderili son noktayı koymak istercesine, "bir atın ağzına demir sokup saatlerce onu çekiştirmek, sabahtan akşama kadar bir köpeği tekmelemekle eşdeğerdir" dedi. Sanırım bu son cümle, filmi ölene kadar unutmamamı sağlayacak.
Başka hatırlatıcı şeyler de var tabii...
Her at yarışı veya bahisçiler gördüğümde de kızılderili aklıma geliyor. Evinde çifter çifter kedi köpek besleyip, onlara anne baba muamelesi yaptıktan sonra, hafta sonları binicilik kulüplerinde atların ağzındaki gemleri çekiştirip duran tanıdıklarım da kızılderiliyi unutmamamı sağlıyor. Her duvarın dibine kedi köpek maması serpiştirip, hafta sonları at kiralayıp gezen entel dantel arkadaşlar da kızılderili hatırlatıcıları...
"Bir atın ağzına demir sokup saatlerce onu çekiştirmek, sabahtan akşama kadar bir köpeği tekmelemekle eşdeğerdir."
Tabii mesele sadece at, gem, eyer, yular, kedi, köpek, beyaz, kızılderili vb değil. Atın ve köpeğin örnekliğinde, çok çok derinlerden gelen bir ahlak tanımlanıyor iki yüzlü olmayanlara...
Mustafa Orhan METİN - 2017