Okuma yazma

Filan tarihlerde ülkemizdeki okuma yazma oranı ne kadardı? Osmanlı'nın yükseliş devrinde ne kadardı? Yıkılış devrinde ne kadardı? Cumhuriyet kurulduğunda veya günümüzde bu oran nedir?

Sanki bir yaraya merhem olacakmış gibi bu oranlar sürekli soruşturulur, üzerinde büyük büyük konuşmalar yapılır, makaleler yazılır. Matbaanın kullanımına geç başlanmasından tutun da, harf devriminin bizi bir gecede cahil bıraktığına kadar bütün dehlizler didik didik didiklenir.

Oysa günümüz de dahil, bu topraklarda okuma yazma oranı hiç bir zaman makul bir seviyeye çıkmamıştır. İşe yarayacak bir düzeye hiç bir zaman erişememiştir. Aman efendim... Günümüzde okuma yazma oranı %98... Sen neler söylüyorsun?

Şunu söylüyorum: Okumak ve yazmak ile, alfabeyi sökmek arasında fark vardır; ve eğer bu farkı bilmez isek, belirlenen oranların hiç bir kıymet-i harbiyesi yoktur.

"A+h+m+e+t = Ahmet" şeklinde harfleri birbirine çarptırarak bir sonuç elde etmeye, "alfabeyi sökme" denir. Bu, okuma yazma demek değildir. Zaten eskiden ülke insanı birbirine "okuyup yazıyor musun" diye sormazmış. "Alfabeyi söktün mü, kerrat cetvelini ezberledin mi" diye sorarmış. Kerrat cetveli dedikleri de, çarpım tablosu... Yani bir insan alfabeyi söküp, çarpım tablosunu da ezberledi mi, otomatik olarak münevver addediliyormuş.

Peki "okuma yazma" ne? Bu, adı üzerinde okumak ve yazmak demektir. Kitap okumak, gazete okumak, dergi okumak, mektup okumak, portallardan makale okumak, hatıralarını yazmak, günce tutmak, e-posta kullanmak, twit atmak, verilen yanıtlara karşı yanıt vermek, sosyal medyada fotoğraf ve video dışında kalan dökümanlarla ilgilenmek, dil bilgisi kurallarını bilmek vs vs...

"Yolda Ali'ye bir araba çarptı" cümlesi ile, "yolda Aliye bir Arab'a çarptı" cümlesi arasındaki farkları görebilmektir okumak ve yazmak... Dikkat edin; iki cümle arasında tek bir harf farklılığı bile yok. Bütün harfler birebir aynı. Ama noktalama işaretlerinin kullanımı ve dil bilgisi kuralları, iki cümlede birbiri ile alakasız iki farklı bilgi veriyor. Kitap okumak veya kitap yazmak da meseleyi çözmüyor anlayacağınız...

"Odamı yeşile boyamış."
"O da mı yeşile boyamış?"
"O, damı yeşile boyamış."
"O damı yeşile boyamış."

Dört farklı cümle... Ama bütün harfler aynı. Sadece noktalama işaretleri ve bazı yazım kuralları farklı. Gelin görün ki dört farklı şey anlatıyor. Farkları göremeyen, okur yazarım demesin. Yazarken bunlara dikkat etmeyen, "iki fakülte bitirdim" gibi komik beyanlarda bulunmasın.

Okumanın ve yazmanın kıymeti, yazdığımız şey doğru anlaşıldığında veya okuduğumuzu doğru anladığımızda ortaya çıkar. Doğru bilgiyi alabilmek, doğru haberi yayabilmektir okur yazarlık... "Da" nerede ayrı yazılır, "ki" nerede bitişik yazılır kurallarını bilmek, entelektüel hava atma mekanizmaları değildir. Bu ve benzerleri, direkt cümlenin anlamını değiştirebilecek şeylerdir. "Ben yazarım, anlayan anlasın" yaklaşımı, bir okur yazar yaklaşımı değildir.

Şimdi tekrar bakalım olan bitene... Bu yazdıklarım doğrultusunda sizce Osmanlı'daki okuma yazma oranı milyonda kaçtı? Veya harf devriminden sonra yüzbinde kaç olmuştur? Cumhuriyetin kuruluşundan 100 sene sonraki çevremize bir bakalım. Sokağa çıkıp istatistik yapmamıza gerek yok, kendimize ve yakınlarımıza bakalım yeter. Arkadaşlarımız, dostlarımız, anne babalarımız, halalarımız, teyzelerimiz, dayılarımız, komşularımız, yeğenlerimiz, kuzenlerimiz, kardeşlerimiz arasında bu oran kaçtır? Sosyal medya arkadaşlarımıza bakalım. Ne yazmışız, nasıl yazmışız, kim okumuş, nasıl okumuş, biz nasıl algılamışız, harfler birbirine mi çarptırılmış, yoksa okunup yazılmış mı gerçekten?

Gerçekten okuyup yazıyor muyuz? Gerçekten "okur yazar" mıyız? Yoksa yine bir "Andersen masalının" içinde miyiz?

Mustafa Orhan METİN - 2017

Bu deneme yazısını paylaşabilirsiniz.

Diğer deneme yazıları