Zar masanın üstüne atıldığında 6 gelme olasılığı yüzde kaçtır? Üst üste 3 kere atıldığında, her seferinde 6 gelme olasılığı nedir? Veya para ile 5 kez yazı-tuğra atıldığında, her seferinde yazı gelme olasılığının yüzdesi ne kadardır?
Matematik yöntemler kullanılarak bu olasılıkları hesaplamak mümkündür. Neticede zarın üzerinde 6 rakam bulunduğundan her bir rakamın gelme olasılığı 1/6, yazı-tuğra atıldığında ise her bir tarafın gelme olasılığı yarı yarıyadır. Bu temel formüllerden hareket ederek daha detay formüllere ulaşmak ve daha kalabalık rakamlı sonuçlar bulmak mümkündür.
Öte yandan gelen sonuç kimin işine yarıyorsa ona "şanslı", işine yaramayana ise "şanssız" denilmektedir. "Şansa inanır mısın" veya "tesadüfleri sever misin" gibi sorular da, günlük iletişimde sık sık karşımıza çıkar.
Tesadüf diye bir şey var mıdır, varsa neye göre ve kime göredir, şans metafizik bir yazgı mıdır, olasılık hesapları her şeyi izah etmeye yeter mi? Bütün bu soruların cevabı kişiden kişiye göre değişir. Çünkü evrenin işleyişi, farklı zihinlerde farklı farklı itikatlara bağlanmıştır.
Ben hemen kendi zihnimdekini peşin peşin yazayım: Ne şans diye bir şey vardır, ne de bir tesadüf külliyatı... Yasalar vardır, yasalar vardır, yasalar vardır...
Maddenin, hareketin, ısının, rüzgarın, yer çekiminin, kuvvetin, hızın, sertliğin, nemin, ışığın ve benzeri her şeyin, ama her şeyin bir işleyiş yasası vardır. Çevremizde olan biten her şeyin senaryosu bu yasalara göre anında yazılır ve sahneye konulur. Yasalar dışında oyunun seyrini belirleyen veya değiştiren hiç bir şey yoktur. Ne görünmeyen bir şans perisi, ne de gizli dehlizlerde saklı bir tesadüfname...
Yasalar nasıl oluştu, kim yaptı, niye yaptı, nasıl yaptı ve benzeri konular bu yazımın ilgi alanına girmiyor. Eğer bir tanrıya inanıyorsanız ona göre itikad edersiniz, inanmıyorsanız da ona göre itikad edersiniz. Ama yasaların varlığını ve her şeyin bu yasaların etkileşimi ile vücut bulduğunu çok rahatlıkla izleyebilir, hatta test edebilirsiniz. Arapça "kader, mikdar, takdir" kelimelerinin aynı kökten türediğini ve ölçü & yasa anlamına geldiğini aklımızda tutarsak, gözlemlerimizde bize çok yardımcı olabilir.
Bir madeni parayı, aynı hava akımına sahip, aynı sıcaklıktaki bir odada, aynı konumda, aynı açı ile, aynı kuvvetle, aynı istikamete, aynı yükseklikten, aynı zemine, trilyon kere de atsanız, hep aynı sonuç gelir. Dış etkenlerden birini değiştirin, sonuç da değişir. Parayı atarken elinizin açısını mikron düzeyinde değiştirdiğinizde dahi, farklı bir netice ile karşılaşırsınız. Odanın sıcaklığı bile bir dış etkendir ve senaryoyu değiştirir. Tabii sahnelenen oyunu da...
Zar atışında da durum aynıdır. Mesela, insan eline benzeyen bir mekanizmayı kullandığınızı düşünün. Mekanik elin duruş şekli, duruş açısı, yerden yüksekliği, atış hızı, atış şiddeti mikron düzeyinde ayarlanabiliyor olsun. Zarı da bu mekanizmaya hep aynı konumda yerleştirin. Ortamın şartları da bire bir aynı olsun; ve zarı atın...
Milyarlarca kere de atsanız, hep aynı sonucu elde edersiniz.
"Zar tutmak" denilen şey nedir ki? Bu konuda ustalaşmış birinin yaptığı şey, zarı mümkün olduğunca bütün dış şartları aynı tutarak masanın üstüne fırlatmaya çalışmaktır. Hangi sayıyı getirmek istiyorsa, daha önceden onbinlerce kere çalıştığı şartları mümkün olduğunca yerine getirmeye çalışır ve ayarı tutturduğu ölçüde de başarılı olur.
Yasaların varlığını kabul etmek ve bu yasaları dikkate alarak yaşamaya çalışmak çok yorucudur. Ayrıca insanoğluna "doğrudan" bir sorumluluk yükler. Bu nedenle yasaların varlığını kısmen kabul etsek bile, "şans ve tesadüf" kavramlarına da can simidi gibi sarılıp kendimizi rahatlatırız. Sorumluluğu kendimiz dışındaki merkezlere ihale ederek, sahte de olsa bir huzur yakalamış oluruz.
Oysa herşey kendi yasası ile çalışır, birbirini etkiler ve sonuçları doğurur. Fizik yasalar, sosyolojik yasalar, psikolojik yasalar, hiç değişmeden milyarlarca yıldır senaryo yazar durur.
Okyanusta bir damla bile olmayan bizler de, "çok şanssızım" veya "tesadüfler beni bu hale getirdi" diyerek ve kendimizi evrenin merkezine koyarak yaşar gideriz.
Mustafa Orhan METİN - 2017